Takmayıp tadını çıkarayım desemde bu kez biyolojik etkilenmeler çıktı vücudumda; baş ağrısı, yüz göz şişmesi, kırmızı lekeler vs. küçük bi kaçamağı burnumdan getirmek için çevresel faktörlere gerek kalmadan sevgili bünyem gereken huzursuzluğu fazlasıyla yaptı :( neyseki son 4-5 gün biraz daha iyiydim havaya ve ortama alıştığımdan düzeldim..
İstanbuldan nefret etmekle etmemek arasında çok ince
bi çizgide ilerlerdi bu kez seyahatim, çünkü kafamın içinde çözemediğim benimle doğan o karmaşa ve sesleri her türlü yansıtıyordu bu şehir. Kötü bir ruh halindeysen gerçekten üzerine daha fazla gelip, seni köşeye sıkıştıran pis bir şehire dönüşebiliyor istanbul. fakat durum tam tersiyse eğer bu kez iyiysen,mutluysan,eğleniyorsan hakikaten çok uçta,özgürce,hunharca eğlenip ağzını kapatamıyorsun.. İkisinin ortası yok. Aslında tamda benim karakterime uygun. :)
Sanırım giderek daha garantici oluyorum bazı şeylerde. Kendimi tanımaya başlamışımda yeni farkediyorum. Beynim en başından beri bu sürecin içindeydi zaten o yüzden şaşırtmıyor beni.
Mesela - "aa ben esasında böyleymişim yahu" deyip geçiyorum hafif bi rahatlama efektiyle :/
Ayrıca yine gitmeden önce, engel bahane tanımıyorum, diyerek bi liste hazırlamıştım istanbulda bulunmak istediğim yerlerle ilgili. yine yalan oldu gidimidim çik izginim :(
4.levent - taksim istiklal beyoğlu - ortaköy - harbiye - kasımpaşa - nişantaşı- maçka olarak tamamladım günlerimi spontane gelişmelerle.. Nevizade ve cezayir sokağından çıkmadık diyebilirim alkol almak istedim hep, dışarda, evde, yürürken,hergün... 6-7 gibi uyuyup ertesi gün 4 gibi uyandık. galiba hafif bi depresyon atlattım farkında olmadan,şimdi yazarken anlıyorum. :) neyse efendim uzun lafın kısası olduğun yerden uzaklaşmak düşünebilen insanları hep kendiyle yüzleştirir. Neye ihtiyacı olup olmadığını görebilmesi için çok iyi bir fırsattır. Ve şanslıyım ki bendede aynen böyle oldu. ( hala çoklu bilinç fazla farkındalık sahibi ve derin bi varlık olduğum için özel olduğumu düşünüp mutlu oluyorum ya ağzımı burnumu kırasım geliyor :)
ihtiyacım olanları biliyordum ama daha önemli ve daha kesin isteklere dönüştü çoğu. Eve döndüğümden beri bu istekler için kemik oluşturuyorum içimde gizli gizli... 0:)
Bu arada az evvel epeydir üşendiğim bir şarkı listesi hazırladım ve yine yeniden listeye ilk beş'ten giriş yapan başucu şarkım Ladytron " Destroy Everything You Touch" oldu. şarkıyla ilgili enteresan ve manidar bi yoruma ulaştım ekşi sözlükte aynen aktarıyorum ;
"- Hayatınızı mahvedenlerin geçmişlerine baktığınızda, bir dönem bu kardeşlerimizin hayatlarının soundtrack i yaptıkları şarkıdır bu. sonra gel de ayıkla pirincin örekesini. oysa hiç gereği yok.." :)
Sevgiler
Plüton